Genelkurmay Başkanlığı’nda hazırlandığı giderek daha da güçlenen Demokrasiye
Müdahale Planı üzerindeki programlı spekülasyonlar;
demokrasinin bu plan kadar büyük bir medya tehdidiyle karşı karşıya olduğunu bir kez daha gösterdi. Bir kez daha, çünkü bu sahneleri onlarca kez yaşadık.
Ergenekon tutuklusu generallerin
hastaneden kaçma organizasyonlarıyla ilgili sayısız ses kaydı ve
belgeyle ilgilenmeyen medyanın, birdenbire hasta hakları koruyuculuğuna soyunması ne kadar samimiyse; Demokrasiye Müdahale Planı’nın gerçeğin ortaya çıkması için gösterdiklerini iddia etmeleri de o kadar samimidir.
Benzersiz bir ikiyüzlülükle karşı karşıyayız. Tam da planda yazıldığı ve dolayısıyla emredildiği gibi Ergenekon’u durdurmak için, davanın çöp sepetinden sulandırma malzemesi eşelemekte olan medya şimdi de ‘plan’ı önemsizleştirmek, geçersiz kılmak için elinden geleni yapıyor.
Ama bu kez medyanın içinden denetimi var, demokrat kalemler, demokrasiyi savunan
gazeteler var. Emir-komuta dışında yayın yapan güçlü bir medya var. Sulandırmak o kadar kolay değil. O zaman da hiç olmazsa bulandırmak istiyorlar.
İddia ediyorum... Eğer bazı gazete ve televizyonlar Demokrasiye Müdahale Planı’nın bir skandal, bir suç, bir
darbe teşebbüsü belgesi olduğunu söylemeseydi ne Genelkurmay, ne de müttefiki medya bu planı sorun etmeyecekti. Kimse bu plandan utanmayacak, kimse bunun bir suç olduğunu düşünmeyecek, kimse de bunun TSK’nın görev alanı dışında bir işlem olduğunu söylemeyecekti.
Bugüne kadar da hepsi böyle oldu. 28
Şubat belgeleri bundan farklı değildi, sahiplenildi. Sayısız
fişleme yapıldı, sahiplenildi. Ülkenin en ünlü gazetecileri andıçlandı; andıçlar ülkenin en büyük gazetelerinde yine ünlü gazetecilere yazdırıldı. O düzmece andıçlar üzerine ‘Alçakları tanıyalım’ diye başyazıları yazıldı. TSK o andıçları gururla sahiplendi, malum medya da gururla alkışladı.
Lahika belgeleri ortayla çıktı, reddedilmedi.
Sarıkız,
Ayışığı, Eldiven
darbe planları ortalığa saçıldı,
itiraz edilemedi.
Bir eski
Genelkurmay Başkanı 1960’dan 28 Şubat’a kadar bütün darbelerde bazen
provokatör bazen
komutan olarak görev aldığını
itiraf etti de ne TSK bunu reddedebildi ne de
sivil veya askeri yargı, o zatı
sanık sandalyesine oturtabildi.
Bugün altındaki
imzayı tartıştığımız planlar şimdiye kadar ordunun onur belgeleriydi, laikliği koruma nişanlarıydı; ne suçtu, ne de ayıp.
Şimdi ise her şey değişti. Peki, ne oldu da değişti?
1-) Toplum, artık verdiği oyun takipçisidir. 367 olayında olduğu gibi
sandık yoluyla sorunları çözecek kadar işin içindedir. Türk
toplumu demokrasinin aktif, aktüel ve istekli bir oyuncusudur.
2-) Bu ülkede artık kamuoyunda ‘medya kanaati tekeli’ kırılmıştır. Demokrat yayın organları, emir komuta medyası düzenini bitirmiştir.
Eğer medyada bu değişim yaşan
masaydı, malum belge bir ayıp, bir suç olarak değil, ‘Ne mutlu ki ordu laikliği korumak için gece gündüz çalışıyor’ coşkusuyla sunulacaktı; hiç şüpheniz olmasın.
Bakın gazetelerine, kafalarına taktıkları bir siyasetçinin, bürokratın, işadamının
hesap cüzdanlarını,
uçak biletlerini, hatta
yatak odasını bile bir günde deşifre edenler, planın altındaki imzanın peşine düşmek için kıllarını kıpırdatmıyorlar. Gerçeğin peşine düşen gazetelerin yaptığı haberciliği de ‘bunlar kanaat’ deyip değersizleştirmeye çalışıyorlar. Belgeyi okumazsan, imzayı görmezsen ‘kanaat’ der, kendini avutursun. Bu anlayışa göre
Danıştay cinayeti de, Dink’in öldürülmesi de, binlerce
faili meçhul de, 28 Şubat da kanaattir.
Sulandırma, bulandırma iştiyakı bitmek bilmiyor. Bu kez de ‘bildirildi, öğrenildi’ diye biten haberleri
hedef alıyorlar. Yıllarca, masa başında yazdıkları palavralara ‘bildirildi’, ‘öğrenildi’, ‘belirtildi’ etiketi yapıştırarak gazetecilik yapanlar şimdi medya puantörlüğüne kalkışıyorlar. Doğru kaynaktan ‘bildirilen’i de kendi uydurdukları ‘şeyler’ gibi zannediyorlar.
Mızrak çuvala sığmaz arkadaşlar.
İmza örneğini vermek için sivil savcıya gitmeyen albaya bir laf edemeyenlerin mızrağı ise hiç sığmaz. Bir şey daha söyleyeyim... Bu ülkede demokrasi ve şeffaflıktan yana saf tutan yeni ve güçlü bir medya varken siz o mızrağı çuvala sığdırmışsınız, poşette saklamışsınız artık önemli de değil.